Vergi İtaatsizliği
ISBN: 9786052640029 2022 1. Baskı Vergi Hukuku Abdullah Ömercioğlu Adalet Yayınevi

Devletin egemenlik yetkisine dayanarak cebri ve karşılıksız mahiyette saldığı vergiler, mükelleflerin hem ekonomik hem de psikolojik bütünlükleri üzerinde önemli etkiler göstermektedir. Bu bakımdan vergilendirme yetkisinin sınırları ile bağlantılı olarak vergilerin meydana getirdiği etkilerin boyutu da değişiklik gösterebilmektedir. Vergilendirme yetkisinin geniş bir çerçevede kullanılması durumunda mükelleflerin hissettiği ekonomik ve psikolojik baskıların en üst seviyeye çıktığı ve bu baskılardan kurtulabilmek amacıyla doğal bir tepki olarak vergilere karşı direnç gösterdikleri kabul edilebilir. Bu aşamada mükelleflerin temelde iki seçeneği mevcuttur. İlk olarak mükellefler, kanunların kendilerine tanıdığı imkânlar ve boşluklar dâhilinde hareket ederek vergi yüklerini kısmen veya tamamen azaltabilmektedir. İkinci olarak ise mükellefler, kanunlara aykırı birtakım eylemlere girişerek vergi yükünden tamamen kaçmaya çalışmakta ve bir ihlal meydana getirmektedir. Kanunlara, emirlere veya genel anlamda otoriteye itaat etmek bilinci insanlarda ve toplumlarda yüzyıllardır yerleşmiş ahlaki ve kanuni bir itaat ödevi oluşturmuştur. Bu durum itaat etmenin iyi, itaat etmemenin ise kötü olarak algılanmasına dayanmıştır. Bu çerçevede vergiye karşı geliştirilen dirençlerin kanuni imkânlar dâhilinde gerçekleşmesi durumunda ortaya bir ihlal çıkmaması sebebiyle iyi, ahlaklı ve dürüst bir tepki oluşturacağı düşünülebilir. Öte yandan kanunlara aykırı eylemlere girişilmesi, devlet otoritesinin ve kamu düzeninin tanınmadığı kötü, ahlaksız ve dürüst olmayan bir tepki olarak kabul edilebilir. Ancak sosyal hayatın iyi ve kötü arasında yaptığı tercihlerin içinde bulunulan zamana, topluma, yere ve mantaliteye göre değişiklik göstermesi de mümkündür. Bu çerçevede, toplumun önemli bir kesimi tarafından haksız olduğu düşünülen kanunların ya da politikaların uygulanmasına engel olmanın veya bunları ihlal etmenin, her ne kadar otoriteye karşı gelmek anlamı taşısa da ortak adaleti gerçekleştirmek amacına yönelmesi bakımından iyi, ahlaklı ve dürüst bir nitelik taşıdığı düşünülebilir. Dolayısıyla kanunlara ya da politikalara itaat etmemek şeklinde meydana çıkan tepki, yöneldiği amaca göre iyi ve kötü arasındaki konumunu belirlemektedir. Adil olmayan kanunlar öncelikle toplumsal düzeni, daha sonra da devlet sistemini bozmak potansiyeli taşımaktadır. Vergi gibi devletin egemenlik yetkisine dayanan ve devamı için hayati derecede önem taşıyan konulardaki kanunların ve uygulanan politikaların da bu çerçevede adil olması ve uygulanma sınırlarının belirlenerek ortaya çıkabilecek haksızlıkların önlenmeye çalışılması gerekmektedir. Bu çerçevede itaatsizlik, adil olmayan kanun ve politikaların kamuoyunun dikkatine sunularak baskı grupları aracılığıyla daha adil hale getirilmesini sağlamaya yönelmektedir. Bu amaçla gerçekleşen itaatsizlik eylemleri, onu demokratik toplum düzeninin içinden çıkan demokratik bir eyleme dönüştürmektedir. Bu husus günümüzde sivil itaatsizlik kavramıyla açıklanmaktadır. Vergi yükümlülerinin vergi ile ilgili kanunların ya da politikaların adil olmadığını ve haksızlık içerdiğini düşünmeleri durumunda, bu haksızlığa kamuoyunun dikkatini çekmek maksadıyla eylemlerde bulunmaları da yöneldiği amaç bakımından demokratik bir nitelik taşıyacaktır. Bu çerçevede dayanılan ahlaki gerekçe temelde vergilendirme yetkisinin sınırlarının korunması, denetlenmesi ve bu sınırlar içinde kalan vergi uygulamalarıyla karşılaşılmasını talep etmek şeklinde meydana çıkmaktadır. Dolayısıyla vergi ile ilgili itaatsizlik, temelde devletin vergilendirme yetkisine bir itiraz taşımakla birlikte bu yetkinin adil bir biçimde kullanılmasını sağlamaya yönelmektedir. Bu husus literatürde yeni tartışılmaya başlanan vergi itaatsizliği kavramıyla ele alınmaktadır. Vergi itaatsizliği, vergiye karşı pasif bir direnişi ifade etmektedir. Bu bakımdan şiddeti reddetmekte ancak özü gereği kanunlara aykırı bir davranışı gerektirmektedir. Öte yandan yöneldiği amaç ve dayandığı ahlaki temeller sebebiyle vergi ile ilgili demokratik düzenin devamının sağlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu önem, kavramın bütün yönleriyle temellerinin ortaya konması ve tartışılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede, çalışmanın ilk bölümünde vergi itaatsizliği kavramının teorik ve felsefi temelini oluşturması bakımından öncelikle sivil itaatsizlik açıklanacaktır. Bu kapsamda sivil itaatsizlik kavramının tanımına, kavrama ilişkin görüşlere ve sivil itaatsizliğin yaygın olarak kabul edilen unsurlarına yer verilecektir. Daha sonra da sivil itaatsizliğin meşru bir temelinin olup olmadığı tartışılacaktır. İkinci bölümde öncelikle vergi itaatsizliği kavramı, sivil itaatsizlikten ayrılan ve benzeşen yönleriyle teorik olarak açıklanmaya çalışılacaktır. Daha sonra bazı ülkelerde rastlanan ve vergi itaatsizliği olarak adlandırılabilecek olaylar örneklendirilecektir. Bununla birlikte vergi itaatsizliği kavramının diğer vergiye karşı direnme biçimlerinden farkları da belirlenmeye çalışılarak kavramın bağımsızlığı ortaya konulacaktır. Üçüncü bölümde vergi itaatsizliğinin hukuki çerçevesi belirlenmeye çalışılacaktır. Bu belirleme; vergi itaatsizliğinin temelde vergilendirme yetkisine karşı gerçekleşmesi sebebiyle bu yetkinin tezahür ettiği yasama organı, bu yetkinin denetlemesini gerçekleştiren yargı organı ve yürütme organının politikaları ve kanunlar çerçevesinde uygulamayı meydana getiren vergi idaresi açısından yapılacaktır. Ayrıca vergi ile demokrasi arasındaki ilişkinin meydana çıkardığı hukuki çerçeveye de itaatsizlik kapsamında değinilecektir. Son bölümde ise vergi itaatsizliğini etkileyen psikolojik ve sosyolojik, politik ve yönetsel, ekonomik ve mali faktörler belirlenecektir. Ayrıca belirlenen faktörlerin vergi itaatsizliğini hangi yönde etkilediği de değerlendirilecektir.