Pazarlama yaklaşımını tarihsel süreç içerisinde değerlendirecek olursak, üretimden tüketime, toplumdan bireye anlayışına geçilmiş olduğunu görürüz. Bu anlayış değişikliği “tüketiciyi” odağa almıştır ancak tüketiciyi çekmek bu noktada zorlaşmıştır çünkü tüketicinin matematiği, ürününki gibi ölçülebilir değildir. Tüketicinin duyguları vardır. Marka değeri yaratılarak rekabet gücü elde etmenin yolu da tüketicinin duygularını anlamaktan geçmektedir. Klasik tüketici profilinde tüketicinin ihtiyacını herhangi bir şekilde karşılamak yeterliyken, yeni tüketici profilinde ihtiyacın karşılanması yeterli olmamaktadır.